Cumartesi, Aralık 30, 2006

Bayram gibi 2Bin7


Bir ömürde bir yıl neki geçti işte
şimdi hayal ve umutlar 2007 için söylenecek


Bayramla biten ve başlayan

Yeni Yılın tüm Dünya'ya


Barış Dolu yarınlar getirmesi dileğiyle



MilliPiyango bilet numaram: 9707594
buraya ekliyorum bu yıl böyle olsun..

Şanslı girersem mutlaka blogcularla paylaşmak için,
ikramiye büyüklüğüne göre organizasyonları şimdiden düşünmek,
iyi hayaller yaratmak için..

Hayal yada planlara yorum kısmı açık
dileyin benden ne dilerseniz.. :DCAN

Pazartesi, Aralık 25, 2006

Unuturum

Hikayeydi, küçük bir yerdeydim .. Anımsamaktan çok, unutmam gerek.
Tamam biraz daha açıkça söylenmeli; geçmişte olanları unutmak, yapılanları yapılamayanları, yaşadıklarımı, yaşayamadıklarımızı, sözlerini kesen alaycılıkla karışık yorumları..

Unuturum

Seni iyi tanıyamadığımdan,
geç anlamamdan oldu.
Kişisel ilişkimiz için, sağlıklı kalabilmesi, devam edebilmesi için.
Dostlarımın yaptıklarını unutmam gibi.. Unutmam gerek..
Bunun aksi de olabilir sanırım; olanları unut.. O bilinen kişi ..

Sonuçta bazı şeyleri unutmakta sonsuz yarar var.
Gelinen noktayı ben sevmedim ve üstüme düşeni yapıyorum unuturum; adını, yazılarını, uğramam mahallene.. başkası gelmez elden..
Şimdi cevap bekliyorum desem olmaz! Sıra sende unuttum yazdığımı ..
Tamam yorum yok! soru hiç yok..
1.. 2.. 3.. TIP

Yeter sen konuş tekrar diye.. Bir daha silmeden konuş dünyayı parlat yeniden..
Bir ömür boyu..

Salı, Aralık 19, 2006

Suç Ortaklarıma

beni bu işe siz soktunuz şimdi öööyle rahat rahat oturmak,
ortadan kaybolmak oldu mu?

yakışmadı size.. artık yazılarınızın başına dönün,



Anemon;
öncelikle yazılarını özledim.. artık göremiyorumda, hep saklayacak mısın!?
halbuki çok seviyordum
yorumlarını , ben yazı yazdıktan sonra "devrik oldu" demeni

zaten devriğim tamam ama üstüne birde, burda sizsiz yalnızım anlayın işte..

GecePerim;
suç ortağı dedin kattın peki ortaklarım nerde! bilmiyorum ..

anemon soluklanıyor
gece perim kimbilir hangi kitabın içinde, hangi hikayelerde kayıpsın
birde külkedisi var ama onun ziyaretini duymadım sesizce mi izliyorsun?


buralarda bıraktınız.. yalnız, yarım kaldım anlayın işte..


Pazartesi, Aralık 18, 2006

Cevap Sorularda Gizli

Son günlerde yorum yaparken bile soru soruyorum.
Hayatın paradokslarından çıkmak, çıkarabilmek için

Yiğenimin sayesinde tabii, bir sürü soru soruyor. :)
Yanıtlarını aramaya başladığı, öğrendiği dönemde;
Bizden aldığı cevaplara ihtiyacı var, kendini oluşturacak kodları arıyor..
Cevapları bizde aradığı içinde biraz daha bize benzeyecek galiba..
..
.
Bazen birini dinlerken, bir yer varya;
.
"sessizlik olan" hani bişey demeni bekleyen bakış!
.
- sence neden böyle oldu?
.
fikrin önemli ! haydi bişey.. tam o sırada bir cevap ver bakalım.. kolay mı?
.
Senin için doğru cevap yokki bende.. !
.
-ya oda var !
-oda doğru!
diyenler, bilir bunu.. cevap versem, belki ne kadar saçma diyeceksin..
.
Hiç kolay değil, insanın kendisinin aradığı cevabını verebilmek.
yine kendisiyle savaşı hiç bitmeyeceğinden..
.
Bunu bildiğimden, bazen acayip kitlenirim çünkü dinlerken, okurken veya seyrederken odaklanırım anlatanın dünyasına..
.
acayip bişey.. yani öyle dalmışken, keşke sorular kendi yanıtlarını bulabilse :)
.
ama öyle olmuyor!
Hepimiz yanıt arıyoruz tüm hayatımız boyu, sorunların çözülmesi bitmiyorki!
habire artıyor, biz de habire yanıtlar üretiyoruz hızla.
..
.
Yanıtlar mı? onlar, kişiye göre değişiyor ve
doğru yanıt yok .. ! doğru soru var.
yanıtlar; insan ilerledikçe, yaşam şekli değiştikçe, değişiyor.
..
.
Doğru sorular sormak, ve bu konuda gelişmek gerekmez mi?
bu nedenle, sorulara kişilerin kendilerinin cevap bulabilmesi asıl ihtiyaç .. Sadece doğru soru konusunda destek olmak, çözümü hızlandırır, sonucu doğru olur

tıpkı çocukların ki gibi özgür cevaplar için,
çocuklara daha dikkatli bakın! ne kadar yetenekliler ..!

Cuma, Aralık 15, 2006

Yoksunluk





"Belki sen yoksun,
belki de ben.
Belki ve belli ki
biz yokuz sade bu dünyada,
sevgi var bizden öte,
öteden beri.."
Abdullah Anar





Cumartesi, Aralık 09, 2006

Korkulan Değişim

Şehir yaşamında korunaklı evlerimiz - işyerlerimiz de, makinelerle sunulan çözümlerin hayata getirdiği kolaylıkla, her birimiz bazen unutuyoruz gerçekte doğanın bir parçası olduğumuzu !..

Ortak dünyanın ortak sonu, çığlıkları büyüyor. Küresel ısınmanın etkilerini, susuzluğun kapıda olduğunu artık bağıra bağıra anlatıyorlar çığlıkları duydunuz mu?
Doğanın kırımıyla birlikte doğaya ait olan, ondan yararlandığını unutan insanoğlunun soyunun da sonu geliyor!...

Dünyada yokluk, açlık ve bozulmuş gelir dağılımı arttıkça.. sona hızla ilerlemekte kaçınılmaz.

Teknoloji obeziteye götürüyor bizi.. iştahla sadece tüketiyoruz.

Eski filmlerden bir replik geldi aklıma;

Kadın hayat kadını hayatını böyle kazanıyor, jönümüz Tarık Akan la karşılaşana kadar, hiç kimse değer vermemiş konuşmamış. Replik şöyle bakışı hayalinize bırakıyorum;

-.......hayatın boyunca bu zamana kadar ne ürettin?

kadının hayatı, aşık olacağı bu idealist adamın söylediği karşısında allak bullak olur ve değişimler başlar....

Çok farklı dönemler geçirdi önceki kuşakta yaşayanlar, değerler vardı korunan ve parasızda olsa sanata bakışı, toplumsal aydını vardı.

..

Artık dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan olayın bizi etkilediğini biliyoruz ve umursuyoruz.

Dünyanın bir yerinde olan depremin bir diğer yerdeki fay hattının gerilimini arttırdığı gibi .

Önceden taa uzakta bir olay yaşanıyorken daha huzurla durabiliyorduk.

Teknoloji bu durumu değiştirdi,

farkedersek (medya katkısıyla oluyor birçoğu... bu konuda başka bir başlıklı yazı yazmak şart oldu) yaşananlar hakkında hızla önlem alıp olaylarla bazen ilgileniyoruz.

birileri dünyanın bir yerinde,

insanlık sonunu bu resimdeki gibi gösterdiyse;

yaşanılası kılmak için bu dünyayı, hareket etmek gerekiyor.

Cumartesi, Aralık 02, 2006

Repredüksiyon Çalışması

fotoğrafın bendeki sorusu :
Kendinizi nasıl görüyorsunuz? Biraz hüzünlü, yalnız , güçlü mü yada?

Repredüksiyon Çalışmasına başlarken

En kolay resmi nasıl yaparız? küçük karelere bölerek..Böldüm kendimi ve karşıma aldım
Baktım tekrar,

gördüğüm her damla yaşadıklarım ve bu hatıralarda kendim ve hayatla birlikte yavaşça erirken..
bir zamanlar anlamı büyük olan, anlamını yitiriyorken .. bir daha baktım

Hiç bitecek gibi değil bu sulugözlü içimin sızısı.

Tüm hücrelerinde karşıma ben çıktım! tüm sorularında, yanıtlarında, çıkmazlarında

kendi tercihlerimin sonucu olan ben, bazısını boş, bazısını karışık buldum yansımalarda

hep kendimi görünce, çıkmazlarda benim olduğumu

bakakaldım seyrine ne garip bir tuzak.
Resmin, içimdeki oyununa ithaf olunur.

Salı, Kasım 21, 2006

Çöküş ün Tadı

Bugün televizyon seyretmek için kanal kanal gezindim. Uydu sisteminde (TurkSat) seyredebileceğimiz 99 kanal var iyi bir sayı.

İnanmak istemiyorum; izlenmeye değer bişey bulamadım, vaktimi verimli geçirdiğimi hissedemedim.
Çökmüş bu seyredilen şey, tümünü söylemek sayfalarca sürer birkaçıyla başlıyorum.

Ana haber bülteninde bir haberin görüntüsü, sürekli aynı şekilde tekrarlıyor. Her kanalda da aynı görüntü ardı ardına görünüyor. Ancak ortak bir Ajansın çekimiyle olur bu tamam cevapladık bu soruyu. O zaman geriye şu kaldı neden kısacık bir görüntü tekrarlıyor?

İHA görüntü sürelerine göre satış mı yapıyor ? :)
Haber uzun ve görüntü satın alınarak veriliyor ekrana

Haber boyunca görüntü nasıl verilecek çok pahalı olmaz mı? Kanal sahibi ne yapsın?
Haberini 3-4 kez, satın aldığı aynı görüntüyle tekrarlayarak aktarabilir. Maliyeti düşürmenin yolunu hemen bulabilmiş. Bülten arasına alınan reklamı hesaba katmıyorum.
Ülkemizden haberleri sunduk. İyi Geceler Türkiye her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsan.

Tüm tiyatro sanatçıları dizilerde, belki elli tane dizi yapılıyor
Bunda kötü bişey yok belki. Diyelim ki yok ! diziyi açtık izliyoruz sinirlenmemem zor.
Çekilen, emek harcanan şeye bakıyorum; yine bir duygusal trajedi
Çocuk kan kanseri, baba ölmüş, anne zor durumda ve kimse adam değil. Alın size Aliye nin başka versiyonu ve alın size eski Türk sineması tadı. Değişen tek şey kıyafetler, yenilenler, konuşma tarzı v.s. ne farkı var? nayır nolamaz zamanlı çekilmiş eski filmlerden.

Filmi seyretmeye devam ediyorum. Bir odadayız nerdeyse 7 dakikadır mekan değişiyor paaat başka bir odaya girdik, sokakta çekilen sahneler nerdeyse yok.

Nereden yakalıyor seyredeni? duygudan ! Türk insanının damak zevkini değiştirmiyorlar.
Kim kazanıyor bu işten sizce, 15 dakikalık reklam aralarında? TV sahibi beyler

Gazeteler den hiç bahsetmiyorum. Konuşmak gereksiz, okunacak bir sayfa bulabilirseniz şanslısınız istisnalar hariç..

Şu sıralar baktığım her şeyde, çöküşün tadında olan beyler in banka gibi olduğunu görüyorum.

Daha verimli vakit geçirilen; haberleri dinlemek, programlar izlemek, gazeteler okumak hakkımız .
bu ülkedeki cılız aydınlığı arttırmak için, talep ediyorum.
Çöken sanat(çı), basın, televizyonlar için daha doğrusu, çöken seyirci için yetkin insanlarla hiç olmazsa bir kaç iyi iş yapılsın.

Yoksa Çöküşün tadı vazgeçilemiyecek kadar güzel mi?
Bu Ülkede bunu yapacak kimse yok mu?

Pazartesi, Kasım 20, 2006

Hayaline Şerefe

Hayal ne güzel yakışmış size

Biliyorsun daha yeni tanıyorum seni ve hep şaşırtan sen oluyorsun
Hayran oldum yaptıklarına, çizgine, dostsuz kalmayışına
O yüksek duvarlı evdeki, sıcak ifadene ve uğraşılarına
Bu satırlar ve resim senin için , sana özel bir şey yapmak istedi canım

Hayallerinize kaldırdım içtiğimiz şarabı
bunu içimden yapmıştım sana söylemeden..
Hayat sana neler sundu yada hazırlıyor bilmiyorum ama hayal ne güzel yakışmış size..

Hocam la karşılaşmak zor belki ama sen onada iletirsin sanırım :)
Hayalini ve çocuklarını anlatırken ki halinin ona çok yakıştığını da ..
böyle varolmak ve hayal ne güzel yakışmış size..

Pazartesi, Kasım 13, 2006

Tutsaklık Yakalandı



yakaladım bir elim tutsak, bir diğeri hapisteyken
boğazından yakaladım tutsaklıklarımı
bugün hesabımı yapıp, artık düşünmeyi bir kenara bırakarak
kıracağım zincirimi! gün, bugün ve birazdan

yanımda güç toplamak için kimse yok, senden başka
bundan oldu
sana kızıp,küsüp ve yine sana yazmalarım

fikir alışverişi bitti
öğleden sonra 16-17 arasında, içimdekileri aktarma başlayacak
Kurban psikolojisinden sıkıldım
ne derece başarırım ? bilmiyorum.. buna ihtiyacı olan herkeze başarılar

Çarşamba, Kasım 08, 2006

Dilsizim


Birdenbire Elsiz ve Dilsiz kaldım ..
Tamiri için bir süre yazılarıma ara veriyorum..
Coşkuyla geri dönmek üzere..
Tüm takip ettiklerimi okumaya devam edeceğim

kısacık ve şimdilik hoşçakal ..

Pazartesi, Ekim 23, 2006

Konuşmaya Acıktım

Ülkesinde konuşamayan, suskun insanlar topluluğuyuz..
Bir şekilde başlangıç; kendini yazıya dökme gücünü verdiği için bloklara düşkünüm..

Konuşamayan, suskun insanlarız.. hatta öyle ki bu hastalığa her katmanda katılım var..

Televizyon da bir mikrofon uzatılan, halkımız ne düşünüyor ? aralarında var bu.. sorgulama yasaklı.. açıklama sayılmayan.. gerçek fikrini söylemediği.. kasıldığı beden diline yansıyan açıklamalar yapılıyor düşünüyorum bende ! çok daha sessiz..

Cumartesi anneleri vardı, her hafta Taksim de toplanan.. ne oldu annelere ne dedik!
Neden Diyarbakır da Silahla Yaşam yanyana? Anladık mı?
Neden okullarda her gün bir öğrenci öğretmen sorunu patlıyor? Konuşabildik mi? Baktık ve hiç düşünmedik
ya biz olsaydık orda onların yerinde.. demedik, karaladık, anlamadık !
Kızgınlığım yine önce kendime... sonra...

İşyerimde, tüm büyük işyerleri gibi değişiklikler yapıldı; rahatsız edici, saçma ,anlamsız da gelse gerçek fikrim beni çıldırtsa da, küçük bir karşı koyma sonrası sessizliğe katılıyorum.. Korktuğumdan değil, işten çıkarılmak gibi büyük bir arzu içindeyim .. Daha özgür davranmak istiyorum aslında.. Yaptığım işi tekrar kendim belirleyebilmek için ama sessizlik ilk tercihim oluyor.. Üstelik tüm kadro aynı düşünsede, herkezde seçim aynı.. Şimdilik susalım..

Neden diye soruyorum.. Neden Taraflar birbirini gerçekten dinlemiyor? Bu her alanda böyle; dinlense kendini onun yerine koyarak, daha anlaşılır olur..
Konuşurken karşı tarafın sözlerinde; zorunluluklar, kesinlikler yatıyorsa ve konuşacak hal bırakmıyorsa susuyoruz.. Herkez birlikte susuyor..
Darbeli, hastalıklı bir toplum büyüttüler ve yan etkilerini hep beraber yaşamaya
..
neden mutlu olamadığımızı, aslında ne istediğimizi bilememekten, hep korunma duygusu ile hareket ederek, bencilliğimizle görmeye devam edeceğiz ve böyle yönetilme isteğiyle seçimlerimizi yapmaya devam..
FARKEDENE KADAR.. Farkedince hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.. :D

Pazar, Ekim 15, 2006

Hoşçakal canımın içi



Hoşçakal canımın içi, hoşçakal.

Vakit tamam seni terk ediyorum
Bu incecik bir veda havasıdır
Parmak uçlarına değen sıcaklığı
İncinen bir hayatın yarasıdır.

Cumartesi, Ekim 14, 2006

Mucizelere İnanıyorum



Hamarat ama düzensizim şu sıralar eskiye göre iyi bir durum bu,
tamamen zorunluluktan dolayı yapamadıklarımın üzerine gidiyorum..

Sonunda yemek işini kıvırdım.. Çorbayı lezzetli yapabiliyorum artık :) yemekleri yiyenlerin yüzünden anladım.. oh be! ne güzel yansıma çok mes udum..

Bu dünya benim çorba mı hiç merak etmese de önemli bir hadise ve bloğumda kalsın istedim bir kenarda.. Girişimimin nedeni yine yiğenlerim :)
zaten başka bir sebeple tamamen felaketim olan yemek işine kalkışmaya, zorlamazdım kendimi. Evde bıraktı yine annem beni, babamla..

Malum babalar yemek ister..
çorbamı (aslında sadece mercimek çorbası olarak tanınır ama artık ÇORBAM) o kadar sevmiş ki canım babam,
ve Günün Menüsü Çorbam ve Haşlanmış Tavuk birde annemin yapıp bıraktığı önemsiz bir fasulye yemeği.. Laf aramızda kimse o akşam fasulye yemedi :)

Sabahları 2 gün sadece çorba içti babam kahvaltı bile yapmadı..
öyle kitap tarifiyle 50 gr. şundan bir tutam bundan yapmadığımdan tarifi zor ama yine yapabilirim..

Süper iyiyiz.. hatta annemden iyi baktım bu sefer ev halkına
ama sıkıldılar benden galiba :) annemi gören babamın gözlerini hatırlıyorum da !

belki de aşktan, özlemindendi kim bilir? Yo yo kesin aşktan..

Perşembe, Ekim 05, 2006

Nota larda Gizlenen



Bugünkü Fw: edilen maillerimden biri, aslında maillerle dolduracağım bir sayfa değil istediğim ama bunu sevdim :)
amacım sadece tanımlamayı tekrarlamak değil tabii.. neki bu kadar düşündüren bu konuda? tarifi zor her zamanki gibi..

Aristoteles’e göre mutluluk;
insanın kendi iç dünyasına dalmasıdır. Böyle bir insan mutlu insandır ona göre...
Epikuros’a göre mutluluk;
ruh dengesi ve düşünme dinginliğidir...
Seneka’ya göre mutluluk;
koşullar ne olursa olsun görüş ve düşüncelerinde özgür kalmaktır...
Hobbes ise bireysel mutluluğun toplum içinde olacağını ileri sürer....
Richard Cumberland’a göre mutluluk ise bir sevginin sonucudur; bencilliğin değil özgeciliğin vardığı bir noktadır....
Kant’a göre mutluluk
bir umut konusudur, belki de hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir idealdir....
Nietzsche ise dinamik bir mutluluğun aranışı içersindedir....

:DCan'a göre mutluluk;
Bu duyguyu tüm duyu larımın ortak iştiraki ve uyumuyla yaşayabilirim..
Gördüğümde güzelse, duyduğumda yormazsa, dokunuyorsa bana, tadını çıkartabiliyorsam v.s.
o zaman müzikle mutluyum, herşey notaların kullanımında gizli..
doğaya ait olan ses, o an nasıl çalıyorsa! işte tam orda...
seslerin yarattığı toplam hislerde mutluluk !

yeterki bu sesler umut versin.. çıkış olsun bazen..

Cuma, Eylül 15, 2006

Gezi.. İÇE DOĞRU


Hep iki kişiyle uğraşıyorum;
biri kalbimdeki, biri beynimdeki ben.. misafirler hatta işgalci..
Halbuki yalnız olmalı bazen; içe doğru giderken, işgal edilince birisi tarafından sağlıklı olmasını beklemek zor.. Bu iki kişi uzlaşmalı bunu yapmak için şimdi yolculuk zamanı ..

ilk farkındalık ! yorgunum
Diğeri ! sadece kendini gördüğün bir ilişki ilişki değil..
Ve Diğeri ! Bir tek kendimi kandıramıyormuşum.. bu yüzden içim isyan etmiş. Yorgunum bu nedenle, bunu duyduğuma sevindim..
Ve Bir diğeri ! "insan hep diğer yarısını arar derler ya" ben bu söze sırtımı çevirip, kim dedim aradığım ben yarım mıyım? tam anlamıyla değilim aslında bu nedenle farklılıklarını arıyorum, benden farklarını düşündüm ve göster dedim.. içimde karşılık verdi

Çözüm ! doğrusu bu işte biraz daha zaman, yalnızlık telaşına kapılmadan.. şimdi rahatım içimdeki sıkıntı çözüldü birden .. çok mutluyum yaa

İçime Eklediklerim ! GÜVEN imi tekrar kazandım ve kendime saygımı.. daha sonra dışarı çıktım anlattım dilim döndüğünce, Sanırım aklıma taraf oldum, kalbimle savaşta.. Ama bu onu korumak için biliyorum..

Diğer günler de Çarşamba ve Perşembe dinlendim :D bu günse çok iyi geldi..

telaşlı ve yorgun



Birikmiş, tanımsız sıkıntılar yarattım..
maillerde yazışıp üstüne gittim birde
hemde kendime zarar verdiğimi bilmeden çözmek umuduyla..
Niyet iyi tabii sonuçsa kocaman bir.. ?

Pazartesi mailerimi okurken harfler uçuşuyordu toparlamak için bir daha baktım nafile
yazmayı denedim yazarkende aynı.. kendime çok yüklendim ne bu telaş heeeyyy..
çok yorgun hissediyorum kendimi
hep yorgunum ama buna imkan yok.. o kadar yorulmama keşke bir şey olsa


Bu hafta bitmez en iyisi 85 günlük birikmiş izinden birkaçını koparmak.. evde üstümde eşofman ve terlikle yatmak istiyorum.. :D

Bazen tepkiyi sesli veremiyor insan, sadece sıkıntı yaratıyorsa.. hani toparlamak, ve güç toplamak için küçük bir mola vermesi gerekir derdim hep madem öyle ! salı çarşamba perşembe izin aldım.. Cuma işim var işime dönmek zorundayım..

Pazartesi, Eylül 04, 2006

Aranan anlamlar



Madem diyorum aranıyor hep neden varız? ne yapmakta bu insanoğlu..!
Madem diyorum herşey zıttını yaratıyor..

kolay değil mi yanıt?

sevmek için nefret etmek gibi
nefes almak için vermek gibi
yok olmak için varız

yıkmak için yapıyoruz
hepsine tamamda

Barış için savaşı düşününce !
derin bir düşünmek gerek..

Barışın anlamını unutmamak için
Dünya Barış Gününüz kutlu ve tek olsun..

Pazartesi, Ağustos 21, 2006

usta oyunlar

Çocuklar yaşamı farklı görür ve çocuk oyuncağı kadar basittir öğrenmek..
hayatı öğrenmeyi, eğlenceye dönüştürmektir oyun oynamak..


SAKLAMBAÇ

...9 10 önüm arkam sağım solum saklanmayan ebe söbe

bu oyunu defalarca oynadım çok keyifli ..
en iyi saklanan ve en son bulunan ben oluyordum..
istesem hiç göstermem kendimi aslında..

bu nedenle bir tek özenli ve zarif olursan bulabilirsin beni.. ancak o zaman çıkarım apaçık yoksa göremezsin açsanda perdeyi gizlice, saklambaç taki gibi..
sobe sobe...


KÖREBE
körebe oyun mu? hayatta esneklik öğrenmek için mi?..
ne kadar kalas biri olsanda, esnek hareketlere mecbur bırakan bir öğretici :)

sanatsal, zarif hareketler.. aman yavaş..
bu oyunda ne kadar kıvrak-hızlı olursan o kadar iyi
ayrıca görmediğin ama duyduğunu değerlendirmeyide geliştiriyor..
fazla sabit olmamayıda.. sadece kulaklarını aç ve dinle ben burdaaayııımmm..

teknolojinin, insanı bulunduğu yere sabitleyen ve hayatı öğretmeden zaman geçiren, büyük bir yalnızlık yaratacağını düşündüğüm internet oyunlarına inat; sokakta oynanan oyunlardan yanayım
hayata daha iyi hazırlık için

çocukken sokak oyunları oynardım.. bundan olsa gerek;
duyguluyum ve detaycı ve hep çocuk.. ve değişemiyor bazı şeyler..

Cuma, Ağustos 11, 2006

iyi sıkıntılar

anladım.. benimde canım sıkıldı şimdi bak değişenlere



Bir süre önce farkettiğim bişey daha vardı canım çok sıkılırken önceden arkadaşlarımda alırdım soluğu ama artık yapmıyorum..

sonuç kimsede çözüm bulamadığım mı? yoo .. değil
etrafımdaki herkez yoğunlaştı yolları değişti ulaşamıyorum

aslında çok ölümcül bişeyden de olmuyor sıkıntı öylesine geliyor..
bunu çıkarmak değiştirmek için ne mi yapıyorum?

yapmayı özlediğim aradığım;
sevdiğime, güvendiğime, beni dinleyene.. koşup konuşayım..
ne görüyorsam artık; çıkmazlarımı falan da dökerek,
gerekirse ağlamam, bundan korkmadan gözyaşımı akıtacak kadar.. dimi..

peki bunu en son ne zaman yapabildim bunu hatırlamıyorum..
sanırım yeteri kadar akıtınca gözyaşını,
insanın duyguların ayrımını anlayana kadar, ağlayınca içi,
kanama durunca,
artık daha dikkatli olunca, ihtiyaç değişiyor.. belkide içimdeki yağmur bitti!
ahh birden canım sıkılmak istedi.. kıskandım şimdi 20 li yaştaki hallerimi..

NEMİ YAPIYORUM.. Çözümü buluyorum içimden geldiği gibi davranıyorum yalnız başıma
SIKI CAN İYİDİR :)

Perşembe, Ağustos 03, 2006

Evlen Görücü Usulü

zor karar

Kendine çok güvenen biri gençken evlilik kararı hakkında,
Basit gördüm bir süre evlilik, hiçbirşey ifade etmemeye başladı üstelik bir çok ilişki yaşamış biri olarak bunu daha da kolaylaştırdım..

"Amaan ne olacak ki? Evlenirsin bakarsın olmazsa boşanırsın! Bu kadar"

neden bu konu hakkında dertliyim?
malesef erkek kardeşim de zaman zaman bu hale geliyor ve evlensin diye baskı yapılmaya başlayınca,

"Bulun birisini evleneyim!" diyor görücü usulü evlenmeye yatkın şu sıralar.

Nedir bu?

Senaryo çoktan hazır izleyici ve oyuncular yerlerine geçiyor veee Film başlıyorrr..
Söz kesilecek. O, merakla bakarken, Nişan diyecekler izlemeye devam edecek "Kısmet bakalım sonuna!"
Film uzun tabii aralarda kendi yaşamına dönecek..Her arada olduğu gibi filmi beklerken başka şeyler yapacak; belki arkadaşlarına, işine bakacak... çokda göremeyecek filmin teknik ekibini
kendi keyif yapacak oyuncunun üstüne yapışan rol gibi kalıcı olacağını idrak etmediğinden henüz. Hatta bazı sahnelere çok takılmayacak :)
mesela düğün içip eğlencesinde olacak belki hatırlayamayacak
"hatırlamıyorum bu fotoğrafı ne zaman çektiler? ben niye damat gibi giyindim!" :))

Anne Evlenmek bu saçmalamayın, işlerin buraya kadar gelmesi bile hata!

Aynı evde, kendini anlatamadığı biri çıkarsa! ya bir çok çabasına rağmen bunu elde etmesi mümkün olmazsa !.. annecim oğlun mutlu olmazsa, bunu gördükçe daha çok üzülmeyecek mi senin o ana yüreğin ?

Bırakın onu flörtlerini yaşasın acısını çekmeyide öğrenecek.. Kendine uygun olanı bulsun kendine yabancı birini değil..

Perşembe, Temmuz 27, 2006

Otuziki Eksi Yedi

Bugün doğum günüm gerçek olan..



ilkokula kayıt için yaşımı büyültmüştüm hatırlıyorum..
Babamla mahkeme salonundaydım birde şahit bulduk
yedi ay önceye yaptık başlangıcı Ocak ayına..
yaşanmamış bir yedi ay ekledik hayata, ileriden başladım..

Dönmekle uğraşmıyorum daima ileri..
Kayıp ayları çoktan erittim..
Belkide yaşamın sonunda geri isterim :)

Talebim gerçek yaş hesabın da
şu şekilde olacak

32 - 7 = 25

şahit aranıyor...







teşekkürler çok utandım ama

Cuma, Temmuz 14, 2006

Gurur



Başka şekillerde bakmanın yolu vardır elbet herzaman
duvar mı yüksek? baktığında göremeyecek kadar..
aynı şeye bakamamak derdindeyim
yoo bakılıyor! ama yöntemi çıkmaza bağlanmış sözlerin..

tecrübelerinden öğrenmeliydi çoktan!
üstüne bastığının kullanımı için birde başka yöne bakıvermeyi..
hatayı tekrarlamalar çözüm mü?

Gururdan örülmüş bir giysi giymişse üstüne birde
anlatmak, göstermek artık nafile..

gel görki vakit yok harcanacak


..


madem sözlerin sonundayım kapatıyorum..
anlatmak yol göstermek çözüm olmuyor GÖNLÜME
en başındayım geri döndüm yolumdan..

Cumartesi, Temmuz 08, 2006

gezi MaviYeşil

Yediğimiz içtiğimiz bize kalsın gördüklerimi anlatayım ..

-Haziran da Antalya-Kemerde yiz, çekilişle tatil

dediler şirketten.. Tatile başvuruyla hayaller kurdum
Şansın benimle olduğunu benden daha iyi kimse bilmez.. bu konuda üstüme yoktur..

Yazın daha başı ama benim için başı sonu yok tatilin
aklımın gezme zamanlarındayım nede olsa..vazgeçmek, dur demek mümkün değil..

işte! adıma mail geldi.. şans ne yapabilirim ?
hem öyleki sevdiklerimle de o şans.. E Nazım, Zeynep, Yaso-Ozkan, Serpil, Ayhan .. herkez burda.. Arkadaşlarımın da şansı büyüyor duyurulur :)

delilleriyle işte sunuyorum..
Yanıma aldıklarım.. süre 1 hafta nede olsa bavulun alabildiği kadar elbise, pantolon, tişört, krem, terlik v.s. utanacak kadar var :) bu konuyu kısadan geçmek en iyisi..

Konaklama Olympos fakat yerinde durmayan bir grubuz, gezilerimiz bol oldu
Phaselis, Yanartaş gezisi buna şahittir..

Olympos


doğa sporlarına çok uygun muhteşem doğası,
meşhur ağaç evleri ile ünlü ve
pek çok gezginin uğrak yeri..
klimalı, bungalow tipi ağaç evlerde kaldık .
Olympos ulusal park olarak koruma altına alınmış.. denize ve antik müze kente giriş 2 ytl. günlük :)
koyun etrafı duvar ve kulelerle çevrilmiş kentte kaleler bulunuyor.



Denizden yat turları yapanlar da katılıyor bu sahile.. bir doğal liman..

8 kişilik bir grup varken oturmak istemedik ! aniden karar vererek yaptık Phaselis turunu..
Antik Şehir ve hikayelerini dinledik, okuduk..
yazılar Yunanca.. yanımda E Nazım duruyor bu geziden mest olmuş
mitolojik havasıyla Phaselis unutulmaz bir yaşam alanı
Sahilin anlatılamaz keyfi.. ince kumları, sığ ve durgun suları ile eşsiz bir güzellik Kentte su kemerleri (hala gösterişli,sağlam, ayakta)

agora, hamam , tiyatrosuyla kocaman (tam bir akropol örneği) müze alanı halinde. Giriş kişi başı 10 ytl :D
ehliyetsiz rehberimiz Ecehan dan o zaman yaşamını dinledik biraz :)

kendini önemli hissetmiş her dönem insanoğlu..Phaselis in sütunlu taş yollarından yürürken bunu çok iyi anladım

Gidilip görülmeli.. gidemeyene de resimler ekliyorum..

Gece karanlık, saat 23 civarı Yanartaş a istikamet.. yorucu bir tırmanış sonrası Chimaera dayız..

Canavarın ağzından çıkan ateşin üstünde şarap içtik, yıldızların altında..
etraf çok sıcak, canavarın ateşi hiç sönmediğinden..


ve kadehimi mutluluğuma kaldırdım ve doğaya içtik bir kadehte

Cuma, Haziran 30, 2006

nerdesin? kimsin ?



Bir çok yolculuk gibi şu hayat..
nerdesin? kimsin? derken başlıyor insan insanı tanımaya
ben kendim hakkında merak edilen cevapları verirken, kendimi arka planda tutup izlerim hep..
sonra bırakırsam akışınaa.. kocaman duygularla dolu ilişkiler başlar çünkü böylesi tarzım..
kendisini görmemi destekleyen birini bulmak iş ve hayat yoğunluğumda pekde sık olmuyor.. lafın kısası ..

şu sıralarda birde kendime dönüp kendini değiştiren biri oldum çıktım
bu şartlarda..
baktım kimse kendine bakamıyor.. :)
ocaktan beri yazageldiğim bu ufak weblog um başka bişey .. sevdiğim bir çok şey arasında oldu..

şiddetle tavsiye etmiyorum ! kişisel bir sayfa ve eminim bir çok hatayla dolu
fakat buraya girerek kendi notlarımı görebilmek tabii şahane..

ne zaman ne düşünüyor veya o an yaşadığımı anlatmak istiyorsam yazmaya başlıyorum.. bazen bir resimle coşar oldu kalbim,
bazen geçmişi hatırlatan herhangi birşey,
bazen ağlıyor bazen gülüyorum kendimce işte.. sanalda olsa yapmak keyfiyle

sanırım bu yazılar beni ele geçirdi ..

beni bu konuda destekleyen, iteleyen iki sevgili dostuma hitaben..

yüreklerinizden kocaman öpüyorum..

Salı, Haziran 20, 2006

Sahnede Zaman




Zamanın içinde bir ağaç oldu.. yaşamı destekleyen doğa başlangıç yaptı
yaşlandı kurudu sonra tam orta yerinde sahnenin
çevresinde hayat saçan dallarıydı sanarak ve zaman hiç durmadı

bir insan doğdu zamanın bir yerinde
zamanla havalandı olduğu yerden..
tüm çıplaklığını serecek kadar güvendi kendine bazen..

bazen çıkmak ta buldu çözümü !
verdiği cesaretle ilerleyişinde ve esaretinden zamanın

ne kadar güçsüz olduğunu gördü bu zamanın karşısında
çok tiyatral bu sahnede sonunu gördü
sona adım atarak yokoldu yalnızlığında..

dimdik çıplak ağaç gibi..
zamanını yaşadı ve sırasını bıraktı başka bir başlangıç için ..

şimdi zamanın neresinde oluyorsam olayım farketmez
şapkamı önüme koydum.. sonu dimdik olacak kararım kesin!

resme bakarak bunları düşünmekten alamıyorum kendimi..

Cumartesi, Haziran 03, 2006

Değişiyor Anlamları




Çocukken güzeldir saçsaça kavga..
çünkü bu sadece kavgadır hiçbir yükü yok! kızdığın sinirlendiğinde yapılan bişey.. sonra unutulur çünkü eşittir kavgandaki sana (çocuklukta)

ve sobada ısıtılan ayaklar, yanan çorap kokusu güzeldir bu kadar basittir.. ısıtmanın keyfi olduğundan akılda çorap bir anlam taşımaz,

çamurda oynamalar çocukken keyiflidir..

koltukta zıplama oyununda, yayların fırlamasını dert etmezsin o zaman sadece tümüyle oyundan ibaret olan yaşamda..

sevmediklerinden de koşarak kaçarsın.. pazar günü çamaşırların yıkanma saatiyse yada okul bitiminde hızla oyuna koşmakla yaşanır..

hele büyüdükçe... o yaşanılan çocukluk , tümüyle ve dahada keyifli görünür..
sanırım herkezde olur.. ben o kadar mutluyken bunun farkındamıydı büyükler.. hiç sanmıyorum..

Büyüdüm hemde çarçabuk..
çok hızlı..
ne kavga etmekten hoşlanıyorum
nede koltukta zıplamaktan

neden öğrettiniz bana büyümeyi ?
neresi güzel!

Çarşamba, Mayıs 24, 2006

m.s. gezi-1


Bu sayfaya başlangıcım Milat olsun.. bu durumda ;
M.S. Gezi biiirr ağva yolu düştü aklıma sadece haftasonu tatili..

Evde Bıraktıklarım..
Laptop çantam boşaldı... bilgisayarı odama bıraktım
aileme de evi ve arabayı bıraktım :D
ve benim için şehiri, işi hatırlatan topuklu ayakkabımı :D evde bıraktım

Çantada olanlar.. beni mutlu edenlerden ibaret
ince tişörtler, bir jean yeterli, mayo "sauna keyfi için", krem "yumuşacık yapan, kokulu olan değil.." bepanthane aldım doğal ortam için gerekli deyip
ve çocuksuluğumu aldım hep güzel anılarıyla hatırladığım, pembe renkli çorabımı, rujumu, kokumu..

Doğa canlandı, bahar tadını ve kokusunu getirdi çoktaaan ..

keyif dolu 2 gün için yazabileceklerim,
ağzım kulaklarımda dolaştım.. hamakta sallandım.. şömine başında, gördükleri ateşin heyecanı, ilginçliğiyle semer şeklindeki tabureyi paylaşamayan çocuklarla konuştum.. göksu deresinde suyla oynaşarak ilerledi kayık..
yemek ve sonrası canlı müzik vardı, otel sahibinin o tok sesinden şiir dinledik çıt çıkarmadan.. hayattan ne aldığını bilen, duygularını tamamlamış birikimli bir adam Galip abi.. tabii ondan dinlemek daha keyifli oldu..
ilk kez bisiklet kullandım düşmekten korkmadan pedal çevirdim.. çünkü iki seleli bisikletin arkasında güvende olmak gibisi yok.. gecikmiş ötelenmişte olsa rüzgarı hissetmek keyifli oldu.. bisiklette çocuk gibi dilediğimizce bağırdık konuşurken.. belkide ön sele duruma farklı bakacak ama olsun bu kadarcık yükümüz :D
pek çok tatlı sohbet edildi "canımın içi.. meğer dostluk ortakmış bize.."

kısaca dayanıklılık için, tekrarlamak gerek gülüşleri, sohbetleri, heyecanı, şiiri, müziği, çocuksuluğu..

Perşembe, Mayıs 18, 2006

TECRİTLİ DÜŞLER



demirdendi pencerem.. diplerde dolandım ve vicdan muhasebesinde kaldım,
derinden.. sessiz.. yasaklı..
Konuşurdum ! biliyordum !
ama unuttum bir tek ses çıkaramayacak kadar hemde..

Konuşmuyorum ama sorularım var aklımda dönen
gerçek mi bu?
yoksa hayal alemimi? karıştı bilemiyorum !

hiç bir delil yok bu işkencede..

Bilincimi yitirmek korkutuyor..
Kalan ışık için, Bitsin tecritim.. düşlerim için ne olur..


..
.

Resmin anlatımı için bu kelimeler yeterli olur mu bilmiyorum
kendisini kısa sürede olsa böyle hisseden herkez için ve
insanca duygunun çok iyi anlatılmış olduğu bu fotoğrafta

kim bilir daha ne kadar çok söylenir kelime var..

sözün bittiği yerdeyim şimdi
bakıyorum
görüyorum ifadesi zor..
bu kurgunun ve sanatçısının yüreğine sağlık

Cumartesi, Mayıs 13, 2006

gidiş-dönüş



Öylece tutuldum kaldım.. sanki ben ben değilim
ya biraz ne olur.. biraz bırak beni aklım !

ben kendime ağır gelmeye başladım şimdilerde

hiç yatmamak yada hiç çalışmamak..
içimden dışarıyı duymamak..görmemek..

kurtulmak bunca şeyden çok mu ? zor mu?
çıkmazlar mı bu bendeki..
dar sokaklara mı düştüm ..
çığlıklarımı duyuyorum etraftan gizli sessiz..

hani büyüyünce olmaz yaşanmaz baktığım.. meğer oda büyüyormuş

sussun içimdeki ses
yoo vazgeçtim sen susmazsın ki



İNSAN öyle büyük bir yalnızlık ki

en iyisi biraz müzik dinlemek

yanımda kendime dair herşeyi alıp gidiyorum ..

müzikli bir yere

bu pencerede sizinle

sayfada yalnız kalsın sizin için ..

Perşembe, Mayıs 04, 2006

Aydınlıktı Karanlık

karanlıktı hissedilecek kadar da aydındın oysa
aynı yerdeydik yanyana geldik.. oturduk.. sustuk..



belki de
kısa bir süre karanlıktı.. aydınlık içindi oysa..

ve hikaye başladı 3.. 2.. 1..

ışığı varsa karanlığın..
dönüş biletini almak kolay ve yakın

annemsiz iki hafta

ilk bir kaç gün kolay dedim annem birkaç yemekle bıraktı bizi..
tedirgindi annem ilk defa babam, ben ve erkek kardeşimi bu kadar yalnız bıraktığı için .. oysa ne çok şey öğrendik..

-anne niye merak ediyorsun kocaman olduk biz!
desem de 3. gün sonrasında değişti herşey.. :)
ben işteyken babamın yaptığı tuzsuz yemeklerden sonra anladım ki, bir kadın eli değmeli mutfaktaki sebze ve tencere ye ..

uzuun aradan sonra ilk defa yemek yapıyordum.. her günde kahvaltı yapılmıyor tabii

işten eve gelir gelmez kolları sıvadım! bu durumdan en çokda babam keyif aldı..


-baba ne yapsam dolapta neler var?
-ıspanak ..
-hıı güzel ne yapsam acaba çorba mı? evet evet
-size güzel bir çorba yapıyorum
(şunu yinede sorayım nasıl yapılacaktı ki)

ıspanak çorbasından sınıfta kaldım .. denediğim ikinci yemek pilavdı ve kurtarıcım oldu.. tavuk ve pilavla kapadık akşamı..

sonucu değiştirmeyi isterdim ama yapacak bişey yok artık
ahh kardeşimin telefonda;
-çorbaya biraz da mısır unu kat
lafını çokda dinlemesem yemeğim güzel olabilirdi..

çünkü o mısır unu, öyle laaaap diye konmamalıymış düşünemedim :(
çıkan sonucu tahmin etmişsinizdir.. top top unlar oldu çorbanın içinde.. resmimi ? görmeniz iyi olmaz :) kesin

kadın eli değmeside feci bişey olabiliyor bazen.. niye şu tarifleri tam vermezlerki sanki hergün yemek yapıyorum.. artık biliyorum unu soğuk suda çırpmalıymış önce :D

annem döndü yiğenlerimde çok iyiler.. bu işe en çokda ben sevindim..

canım benim meğer ne çok özlemişim :)

en kısa sürede yemek yapmak için eğitim almam şart oldu..

Salı, Mayıs 02, 2006

8 saat için 1 Mayıs (Kökenleri)


sekiz saatlik iş gününü elde etme aracı olarak kullanma düşüncesi ilk kez Avustralya'da doğdu. Avustralyalı işçiler, 1856'da, sekiz saatlik işgünü lehinde gösteriler yaparak, toplantılar ve eğlenceler düzenleyerek, hep birlikte bir günlük iş bırakmaya karar verdiler. Avustralyalı işçiler bu kararı, yalnızca 1856'da uygulamaya niyetlenmişlerdi. Ama bu ilk kutlamanın Avustralyalı proleter kitleler üzerinde çok büyük etkisi oldu, onları canlandırıp yeni bir heyecana yol açtı ve bu kutlamanın her yıl tekrarlanmasına karar verdiler

Avustralyalı işçilerin örneğini ilk izleyen Amerikalılar oldu. 1886'da l Mayıs'ın evrensel bir iş bırakma günü olmasına karar verdiler.l Mayıs'ta 200 bin Amerikalı işçi iş bıraktı ve 8 saatlik işgünü talebinde bulundu. Daha sonra uygulanan polisiye ve yasal baskılarla, işçilerin bu ölçekte bir gösteriyi tekrarlaması birkaç yıl engellendi.

İlk l Mayıs'ta sekiz saatlik işgününün uygulanması talep edildi. Ama bu hedefe ulaşıldıktan sonra da, l Mayıs'ın kutlanmasına son verilmedi.

Kuş gibi Küçük

zaman..
bazen geçmiyor bazen yetmiyor

Ankara, Samsun, Bursa, İstanbul arasında çok küçüktüm.. çok büyüktüm bazen

uzaklarda duvarlar var küçücük kaldığım
birde hayallerim.. gelecek güzel günler için sakladığım..



aynı düşlerimdeki gibi kanatlansam, uçsam ..
uyandım düşümden sonra, gördüm gerçeği.. kanatsız kuş olmak zor
görsen beni.. yada gel gözüm ol gör beni..

bugün çok küçüğüm çok yetersiz
yeni ülke.. yeni şehir.. yeni güneş.. yeni denizler için

Çarşamba, Nisan 19, 2006

Çoğalmak



Deniz Dilem oldu adı kısaca "DEDİ" teyzesinin 2. baharı da hoşgeldi..
hepsi ayrı yürek bunların


abi oldu Ardıl bakalım nasıl sevecek küçük kardeşini? :)
Teyzeliğimi katlanarak arttıran, çoğaldıkça güzelleşen bu aileye kayıtsız kalabilirmiydim ben.. Sizleri çoookk seviyorum..