Cuma, Ocak 26, 2007

Abarttım Alışkanlıktan..

Evet abartmayı bende seviyorum hatta çok.

Kişileri, kimlikleri
Yapılanları yapılmayanları
Sevinçleri, üzüntüleri
Gerçekleri, gerçek olmayanları…
Olanları, olmayanları
Hayallerimi, umutlarımı..
Umutsuzluklarımı, karamsarlıklarımı abartıyorum…
Konuştuklarımı, yazdıklarımı…
Sözlerimi, dostumu, düşmanımı abartıyorum...

bu illet, alışkanlığa dönüştü hatta okuduğunu biliyorum ve bu kadar okursan sanada bulaşabilir söylüyorum.. şimdi bakalım burdan ne çıkacak diye iştahla okumaya devam ediyorsun..
düşüncelerinde gelgitler olmakta olacak. neden mi? abartıyorum ondan ama bu bana has bişey mi sadece bu bizdeki büyüdükçe kronikleşen bir hastalık!
Başta siyasilerimiz abartıyor ! Medya da hiç altta kalmaz (yazarı, çizeri, habercisi gibi gibi) değilmi?

İşini yaparken reklam kullanıyorsan abartıdır bence.. Çocukken böyle değildim.. Yorgunluktan aldığım keyifle akşam uyumaktı iş dediğin bende..

hizmet vermekse amaç, neden verilen hizmetler çarşaf çarşaf köprü, üst geçitten tutunda her yerde bezlere asılır dimi?
bir yol çalışması köprü çalışması yaparken reklamlar yapıldı (maliyetini şimdilik bir kenara bıraktım) İstanbul'luya çektiriyoruz ama çok yapıyoruz! dayan az kaldı! mı? demek yoksa.
Ne olursa olsun işini yapan iş arkadaşlarımın taktiğide bu, afişe ederken birde bunu abartmıyorlar mı? en çokda bu kötü olan..

Bu alışkanlığın sebep-sonuç ilişkilerini irdelemek beni aşar bu ancak toplum bilimcilerle galiba biraz da psikologların görevi..

Medyanın, ana haberlere dahil ettiği magazin haberleri , en sıcak haber bomba haber manşetiyle süsleyip ardı ardına yinelemesi de abartı.

Ülkenin hassas politik sorunlarında cepheleri uzlaştırıcı değil, adeta daha karşıt hale getirici yayınlarla kamuoyunu yönlendirmesi, her yıl Cumhuriyet Bayramı kutlama yürüyüşünde, katılımcı sayısı kadar polisin görev alması da abartı yine.

Ülke çıkarlarını, çağdaş geleceğini sahiplenmek yerine, ya abartılı tepkiler veriyor aydınlarımız , siyasilerimiz, medya gibi her şeyi abartabilenler, önemi yüksek konularda konuşulması gerekirken sus-pus duruyorlar

Avrupa Birliği serüveni.. Papa’nın ziyareti ve Nobel ödülü ile ilgili yorumlara, haberlere ne demeli?
Evet özet olarak; yaşam biçimimizle, üretmeden yaptığımız tüketim çılgınlığımızla, siyasetçimizle, medyamızla, kurumumuz, kuruluşlarımızla abartıyoruz, abartıyoruz ..

Perşembe, Ocak 18, 2007

Su İlahisinden


Bugünün son dakikaları inadına geçmedi.. mesai bitmek bilmedi.
Güncellemesini tamamlayamayan bilgisayarımı kapatıp,
dağılmış dosyaları toparlayamadım yine...Nihayet, yeniden sona erişinin dinginleştirdiği ruh halimle mahalleme girdim. Sesleri dinledim çocuk, korna seslerini.
Diğer İnsanlarda yapabilseydi imrendikleri seyirleri.
Yalnızlıkla dolu denilen sayfamı sordular.. Fırından hep yalnızlık çıkarıyorum farkındayım..
Mana dünyasıydı sadece anlattığım, insanların ortak kaderi yalnızlık sanki..
Aldırmadan kimseye;
yazmaya yaşamaya devam .. hayale, aşka!
..
.
Ruhsuz kalabalıktan uzaklaştım bugün hızla.. saat geç olmuş..
Hayatımın gülen yüzünün gamzeleri..
Ufkum;
tüm cesaretimi toplayıp, nefes almadan bakıyorum dünyana NEFESSİZİM
youtube den :) dinledim gönderdiklerini..
güçlüsün, tertemiz ışıl ışılsın, bakınca çıkılamayan bir yersin benim için
Karşına geçtim!
Bir müzik vardı pek alışık olmadığım bir tarz defalarca sıkılmadan dinledim
Nota larınla tanıştım.. önce
Derinleştikçe, bulutlardan içeri gördükçe seni, sessizlik başladı
Sessizlikte tanıştım senle..
Kendini beğenmiş insanlardan uzaklaştım bugün, hızla sana koştum..
Ben senin Su ilahin oldum ve senin olmak böyle bişey oluverdi,
Nefessiz - Sessiz - Dilsiz dir su ilahisi!
Ay gidiyor;
gökyüzünü yıldızları, güneşe bırakacak birazdan
..
.
Fotoğrafın kurgusunda, dilimden dökülüveren sözleri bitirmek istemedim hiç
her zamanki gibi bu kurgu sahibi sanatçının emeğine sağlık..

Pazartesi, Ocak 08, 2007

Son Hamle



"Hayat bir satranç oyunu dedi" bir gün sevdiğim bir dostum
hala aklımda

"Çok saçma! nasıl dersin bunu? " dedim
beni tanıyanlar bilir aklıma geleni, kırmadan ama muhakkak söylerim.. öyle içimden dalga geçemem,
Söyledim de :)

güldük biraz ..


sonra biraz anlattı nedenlerini, hala tam olarak katılmasamda!

hem gülüştük, hem dinledim bazen hakda verdim konu uzamasın diye :)


Dostum bak, sen düşündüğünde yalnız değilmişsin!
Sanırım bazen dediğin gibi hayat, oyunun kurallarını bilenlerin yanında..
Ah birde şu oyunu oynama işini öğretseydin..
belki daha az can yakıcı olurdu öğrenirken
ama eminim benim için daha az keyif veren bişeye dönerdi :( tabii bende bunu tercih etmem biliyorsun..

Şimdi son hamlen
Şah desen ! bu derece kanlı yapmazdın, kıyamazdın..
ya usulca alırdın eline şahı
yada kısık sesle ŞAH-MAT derdin (bunu okuduktan sonra senin tercihinle değiştiririm. )
ama madem yaşanan bir oyun ve hayata benzetiyorsun aynen bu yansımayı görmek isterdin.. realistsin ya ondan sadece..
şimdide okurken, her zamanki gülümsemeni taktın yüzüne
sana en çok yakışan bu hal.. biliyorsun,
kimbilir kaç kişinin canını yakan
hani ağzın kulaklarında, gözlerin kayboluyorken mutluluktan :D
Buda senin için, seninle ilgili bir kaç laf etmemin bir sakıncası olmaz dimi?
Okul arkadaşım olmanın ve yılların samimiyetiyle.. Olursa sen söyle, burdan süpürmeyi de bilirim merak etme :)

Fotoğraf sadece olanı göstermek, anı kaydetme işi değildir diyen,
bir parmak çekimini kalbine ve duygularına yansıtabilirsen fotoğraflar; konuşur ve gizemlidir çeker kendine seni..
buda akşamımın keyfi oldu..

Bir dost hatırası
Bir fotoğraf
bir yaşanan zamanlarımda kendime yine Şah-Mat deyişim..

Pazar, Ocak 07, 2007

Hayatın tesadüfleri1



Sen Mayıs'tın ben Ekim..
Benden önce sen başladın yaşamaya.. engel olunamayan bir yerden!
Belki öfkenden, belki gecikmekten olsa gerek.. Birden karardı herşey; sen ağlıyor, bağırışlar sürüyorken, herkez üzgünken.. farkedileceğin Ekim başladı

Hep aradığımı biliyorsun, nerdesin kimsin dedim, saklambaç, körebe oynardım burda mahallemde ve sen çok eğlendin bunu izlerken.. Sen beni bilirken ben bilmediğime,
üzülme geçecek dedim sen karanlıktayken, gök gürültüsünde, soğuktayken sen
ben bilmiyordum sen büyümüştün yanına gelmemi hem istedin.. hem..

bunu anladığımda tüm kavgalarımda yenileceğimi,
ve bütün nüktedanlığımın sadece uzaklaşmak, kendimi azaltmak için
yetersiz olacağını farkettiğimde bak yine düştüm ben..

Eğer aşk verdiğim bir karar değilse, kontrolsüzlükten ansızın girdiyse aklıma başımda ciddi halde beladadır.

sen sadece aşk dedin
ben aşk ilişkisini bir sığınak sandığımdan. yanılmışım

Sanırım ilahi bişey bu senin Mayıs benim Ekim oluşum..

Senin baharlarında büyüten, beni sonbaharlarımda üzen
zamanların ortasında çok yakındık..

artık kışın soğukluğunu, yorgunluğunu, yaşıyorum
Ocak'ta başka bir yorgunluk, dinlenme isteği,
gerçek var

Hiç bitmez bu öğrenmeler bana öğrettiklerine ve
hayatın tesadüflerine, renkli katkına hitaben
başka tesadüflerle belki karşılaşırız..