Salı, Ocak 20, 2009

Yönetilmek mi?


Hayat ve İş hayatıma sadece bir noktadan bakmak istedim. Konu çok başlıklı ve dağılabilir diye özenle uzatmamaya çalışıyorum.
13 yıldır tam zamanlı çalışıyorum ve gördüm ki;

Çalışan, işveren açısından anlaşma demek, daha çok güçlü olanın elinde olmak demek.

Bu günlerde büyük, organizasyon değişiklikleri yaşıyor, dünya ve işyerim.
Neyin değiştiğinin tam farkında değilim. Tam ortasında kaldığım için ve basma kalıp laflar yetmediğinden, ne olacağını anlayamıyorum.

İşyerinde; Ekibimizden en eskileri veya fazla buldukları yöneticilerin işleri bitiyor. Sanırım ekonomik kriz sebep gösteriliyor. Değişim her zaman var.

Yaşamda; Ben LCD TV, araba, koltuk v.s aldım diyelim. 1 yıl sonra fiyatı düştü diye eskisini atıp yenisini almayı düşünür müyüm?

İnsanların bu zor günlerde; kendilerini değersiz, vazgeçilebilir hissetmeleri çok acı.. Hani ekip arkadaşlarımız değerliydi? Değer ne demek?
Ahlaki değerler yada
değer kavramı; yeni değerler üretme, düşünme yeteneği mi?

İşyerimde değerlerin tanımı acayip, yüzün kızarmadan yalan söyleme yeteneği mesela, ne kadar tiyatralsan o kadar yönetici olabilme yeteneği, değer.. Konuyu dağıtmamak için ahlaki tarafını yazmayacağım. İnsan yönetmek, talimatlara
Performans denen kavramı, maddi dayanaklara dayayan ve en yükseğine böyle çıktığını düşünen
Bunu yapanların adı yöneticidir, iş tanımı angaryadır.. Bence..

Ben kendini yöneten, yada kendi yönetimini öğrenecek nitelikli insanların gerekliliğine inanıyorum.

Bu insanlar; sorumluluk alır, geliştirir, kaynak bulur ve kararlı şekilde uygularlar.

Bir sürü Lider ve Koç çalışan olabilir yönetici olmasına ne gerek var?

İşyerlerinin her çalışanını, bu profile kavuşturma mücadelesi olsa çok daha hızlı yol alacağı, değerleri yaşayan çalışanın tam doyumla çalışacağını düşünüyorum.
Tek önemli olan, hangi okulu, nerde bitirdin olmamalı
Kişisel yetenek, ahlak, beceri, sorumluluk alma, yaratıcılık, çalışkanlık ve daha sıralanabilecek bir çok değer var
Çalışanlara eğitimleri sonunda sınav yerine, projelerde görev verip aldıkları eğitimlerin pekişmesini, kişisel güç katmasını önemserseniz, kendini tanıyan, olgun insanı yaratabilen başarılı işyerleri, bunların başına yönetici koymadan çalışabilir.
Çok daha yüksek performans alabilir. Şirket kar eder. Buradan çıkacak kazanç, maaş zammı olmasa da her kişiye ayrı ayrı kar sağlar, sömürmeden çalışmak olur.

Pazar, Ocak 11, 2009

Anlamak Bilmek Tanımak

Canımın can ı ! Gel, bakalım..
Anlamak - Tanımak - Bilmek üçlemesinin içinden çıkabilecek miyiz?

TDK daki anlamları;
Anlamak

1 . Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak: "Yıldızın hemen altında, namluya benzer bir başka şekil var, bunun bir tabanca olduğunu anlamakta gecikmiyorum."- A. Ümit.
2 . Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek.
3 . Sorup öğrenmek.
4 . Doğru ve yerinde bulmak: "Hani bunu anladık ama!"- .
5 . Birinin duygularını, istek ve düşüncelerini sezebilmek: "Kabul etmeyeceğini ben daha o gün anlamıştım."- M. C. Kuntay.
6 . (-den) Bir şey hakkında bilgisi bulunmak: "Hele bir de denizcilikten anlamıyorsanız su üstünde bahadırlık göstermek yerine beceriksizlik göstereceksiniz demektir."- İ. Özel.
7 . (-den, nsz) Yarar sağlamak: "Bu ilaçtan hiçbir şey anlamadım."-
Bilmek

1 . Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak: "Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu."- A. Ağaoğlu.
2 . (-i) Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak: "Yani kısacası bu mükemmel dilimizi kimse bilmez, okumaz."- B. Felek.
3 . Bir iş yapmaya alışmış olmak, elinden gelmek.
4 . Tanımak, hatırlamak: "Kadıncığım aç. Ben geldim. Bilemedin mi?"- H. R. Gürpınar.
5 . Sanmak, varsaymak, farz etmek: "Bir hastanın hastalığına gereken önemi vermesi, doktorun ancak kendini o hasta ile birlikte hasta bilmesi ile sağlanabilir."- R. H. Karay.
6 . (-i) Sorumlu tutmak: "Ben arkadaşını bilmem, seni bilirim."- .
7 . İnanmak: "Bilirim yaşamaz güneşte / Bilirim yaşamaz yan yana aşkla / Ne haksızlık / Ne korku"- N. Cumalı.
8 . (-i) İşine gelmek, uygun bulmak: "Mal almasını bildi de parasını vermeyi mi bilmiyor?"- .
9 . -a / -e ekli fiillerle yeterlik bildiren birleşik fiiller oluşturur: "Anlayabilmek. Gidebilmek. Kapayabilmek. Yazabilmek."- .
10 . (-i) Saymak: "Teşekkürü borç bilirim."-
Tanımak

1 . Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak: "Zarfın üstündeki yazıyı hemen tanıdı."- H. E. Adıvar.
2 . Daha önce görmüş olmak, ilişkisi bulunmak, bilmek: "Onu bir de eski polisler tanır."- S. F. Abasıyanık.
3 . Bir kimse veya şeyle ilgili, doğru ve tam bilgisi bulunmak: "Sincapları yakından tanırım."- A. Haşim.
4 . Bilip ayırmak, seçmek, ayırt etmek: "Oğlan süngerlerin çeşidini zehir gibi tanıyordu."- Halikarnas Balıkçısı.
5 . hukuk Varlığını kabul etmek.
6 . Boyun eğmek, yargısına uymak, saymak.
7 . Sorumlu bilmek: "Ben arkadaşını tanımam, alacağımı senden isterim."- .
8 . Bir şeyin yapılması, bitirilmesi için belli bir süre vermek: "Ona borcunu ödemesi için üç günlük bir süre tanıdım."- .
-----------------

Sözlük açıklamaları, ne kadar yakın ve iç içe, birini anlatmak için diğeri kullanılmış... Bu kelimeler, hayatın karmaşasında hep karşımızda..

Hangisi daha zor veya uzak kalıyor; tanımak mı? anlamak mı? bilmek mi?
Yazıyı kurguladığım zamandan beri, bir tek bu konuda net olabildim; bilmek en başta geliyor çünkü herkes bilir.
3 yaşında çocukta; kadını, erkeği, ağlayanı, güleni... bilir, arabayı, masayı, sandalyeyi, giyimi v.s. bilir.

Tanımak, Anlamak daha sonra, daha uzun bir yol çizdi bana..

Kadın kadını, erkek erkeği, tanır yada anlar mı?
Yada erkek için kadınla yakınlık, kadın için erkekle yakınlık, neden daha kolay olur bazen ?
Anlama ve tanıma ne kadar azsa, daha kolay herşey çünkü kendi deneyimlememiştir,
kendine dönüp karşılaştıramaz ve sadece inanmak kalır..

Tanıdığına inanmak, anladığına inanmak..
İnanmak varolmaktır o zaman..

Ben kavramı dahil, bu iki kelimeyle alt üst olmaz mı?
-Ben kendimi tanımıyorum,
-Ben anlamıyorum, neden böyle yaptığımı?
-Bir kendimi anlasam her şeyi çözerim. :)

Demek ki ne kadar içinde olsak da aldanmak mümkün..
Demek ki yaşarken, zayıf anlarımız da sadece inanmakla ayakta kalmak mümkün

Şu kalıyor geriye inandığımız şeyler için yaşamak

Gerçek hayattan düşününce, garip bir şey yakalıyorum..
İnsan kolayı seçerek, kendine benzer nitelikte arkadaşlara sahip oluyor.
Kendi gibi inanan mesela.. Kendi gibi düşünen yada..
Ortak noktalar ne kadar çoksa, o kadar rahat bir yol çizebiliniyor, yada iş hayatında daha uyumlu çalışmayı sağlıyor..

Birine yakınlaşmanın sırrı değil bu, kolay yaşamı tercih etme.. Kendimizle bile bu 2 kavramda kavga ederken, başkalarıyla kavga etmemenin çıkış yolu..
Bunu alt benliğimiz biliyor ve kullanıyor..

Şunu yapabiliyor muyuz?
Her sabah kalktığımızda ben kimim diyip, varlığımızı tekrar yeniden kodlayıp güne başlatabiliyor muyuz?
İmkansız bu, tabiiki yapamıyoruz.

O zaman inandığımız şeyler için yaşayalım ama kimsenin inandığı şeyleri değiştirmesini bekleyerek değil..