Pazar, Aralık 09, 2007

Mimlendim

Mimlenmekten kurtuluş yok diyor Artemis..

Blog deryasında; vefalı, güzel dostumun mim soruları ve cevapları, hemen sorunun ardına ekli

1. Blog yazmaya ilk defa nasıl başladım?

İki çılgın arkadaşımdan biri; en çılgını, en araştıranı, perim olanı, bu blog işlerine soktu bizi, bir bir - tatlı tatlı anlatmaya uğraştı.
Blog nedir? diye önce Anemon'dan duydum. Sonra aramıza Peri geldi. Bir süre dinledim onlardan ve o anda açmak istedikleri sayfamı, zaman isteyerek erteledim. Bloglarda oluşmuş diğer sayfaları inceledim, okudum. Bir çok kişinin yazısını, yakınımmış gibi hissettim. Böyle derin bişey ! İnsana dair duyguları görmek çok güzel, sanki unutulan bir şeyler var bu sayfalarda.

En çok da yorum kısımlarıyla renklenen yazılardan sonra, kafamda blog alemine dair, dağınık bakışlar oluştu. Buna rağmen, geneli için "yaşayan, konuşan günlükler bunlar" dedim ve kendi yeni tanımlamamı buldum. Ardından da kendimi keşfettiğim, yolculuğuma başladım ve Sanallık her yönüyle Karalanmalı böyle çıkış yaptı.


2. Blog yazılarımın konusu belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum? Yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum?

Aslında ilkokul zamanlarımda ki kompozisyon ödevleri ve ufak mektuplar dışında kendini yazıyla yada şiirle anlatmayı denemeyen birisiyim ben. İlk yazım da bu nedenle zorlu oldu. Ne yazacağımı nerden başlayacağımı bilemediğimden, eski bir mektubumu ekledim. Önceleri kimse beni duymadı ama iki çılgın arkadaşımın desteği, itelemesi ve kalemi elime alışım bundan sonra devam etti. İlk mektubum şu anda draftımda duruyor. Nedenini sormayın. :)

Belli bir çizgide mi! sorusuna cevap veremiyorum. Ruh halime göre yazıyorum. Kendimi anlatmak, beni çok zorladığında; etkilendiğim bir resmi veya şiiri kullanıyorum. Hepsinde kendime döndüğümü bilerek veya bilmeden. Yalnız bir çabam var; karışık içdünyasıyla yazdığım hayat ve buna algımı anlatırken, basit ama düzgün bir anlatım sunmak istiyorum. Bunu da yapabildiğim kadar, elimden gelebildiğince, defalarca kelimelerle oynayarak.
Nede olsa; insanın gönlünden geçen, dilinden çıkan ve kaleminden dökülen birbirinden o kadar farklı ki!

3. Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum?

Severek yazdığım yazıları, yaşadıklarımla arttırırken, rutine bağlamak, iş gibi görmek istemeyişimdendir, yazmak için hayatın akışından feragat ettiğim söylenemez.
Yaşayamıyorsam yazamam. Çünkü teknik konularda eğitim aldım, sözel yeteneklerim çok gelişmedi ayrıca yazı-blog işine karşı önyargılı biriyim seçici davranıp, aklımdaki ifadesi gibi bakıyorum
Artık o sadece blogger değil Yaşayan Konuşan Günlük Hayatım, hiç olmadığım kadar dışa vuran sesim, önce yaşamalı ve bu aleme gündelik işlerden feragat ederek yazmak sığar mı hiç?
Yazmak bekleyebilir, yaşamaksa hiç bekledi mi? :)


4. Blog yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı?

Çok kısa aralıklarla, çevremdeki insanlar bu konuda biraz zorunluluk yarattılar ama genel bir durum değil
mesela şu konulu yazı yaz dendi
yada beni ne zaman yazacaksın?
ama hiç kimse gündemdeki bir olay hakkında yazı beklemedi benden.
Bloggerlar, duygusal olmamı tercih etti.

5. Blog yazmayı daha ne kadar sürdüreceğim?

Yaşadığım, iyi kötü süzgeçten geçirebildiğim, akıl sağlığım yerinde olduğu sürece yazabilirim desem fena olmazdı.
Bunu diyemiyorum.
Bir bitiş yada sürüş yok.
Blog taki yazılarımı önemseyen, duygusal biriyim.
Şunu biliyorum, bu sayfayı istesem de kapatamayacağım.

3 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

Eline sağlık can'ım :o)

Adsız dedi ki...

Ne kadar zaman oldu değil mi?
Daha dün gibi oysa...
hayatının bir kıyısında senin için önemli olan başlangıçlara tanık olmak beni mutlu kılıyor.
Ne iyi yazıyor olman.
Keyifle okuyorum hepsini ve hımm bunu biliyorum, bunu bilmiyorum, kim üzmüş ki benim akadaşımı diyorum...
Çok çok zaman sonra yılların anılarını, tozlanmayan bu sanal alemde beraber yadedip güleceğiz beraber...veee vaay be, ne günlerdi diyeceğiz değil mi?!

:)Can dedi ki...

Anemon:
Evet yaşlanıncaya kadar birlikte olalım .. Belki inci gibi dişlerimiz, alımlı bakışlarımız olmaz o zaman ama kocamayan gönlümüzle, beraber olmayı bende diliyorum.