Pazartesi, Eylül 22, 2008

Tiran Gezisi Notlarım

Tarihi, doğasını anlatabilmek kelimelere sığar belki ama o tadı vermeyebilir diye boy boy fotoğraflarımdan yayınladım sayfada. Gel gelelim sözlerde söylemek gerek dedim.

Böylece heyecanımı aktarabilirim .

Arnavutluk Tiran da başladı yolum, havaalanı gördüklerimin en küçüğüydü. Şehre girdiğimde beklentimi düşük tutmuştum amaaa

Şehrin cadde ışıkları çok az, asfaltı bozuk yolu karşıladı beni, düz bir yolda ilerledik . Bana kendimi iyi hissettiren akrabalarım var yanımda D. (evin küçük oğlu) sabahın erken saatlerinde lavaboya girmiş ve teyzesine yakışıklı gözükmek için süslenmiş :) saçlar tepede birleşip yer çekimine karşı jilet gibi birleşmiş, benimde en sevdiğim modeldir.

Tuğla okulu ve çok eski yapıların önünden geçerken buraların komünistlikten kalan binalar olduğunu söylediler. Dıştan kötü görünse de içlerinin gayet sıcak olduğunu da anlattılar. Az ileride ise Belediye Başkanının isteğiyle yapılan, rengarenk boyanmış binalarla dolu bir alana geçtik, sanki bir çocuk resmi gibi sokaklar ilginç gelse de bir kaç gün geçirince çok sevdim.

Hiç görmediğim çeşitte, yıllanmış araçları gördüm komünist dedim diye, hepsi tek tip Lada marka arabalar değildi gördüklerim yanlışlık olmasın. Karbüratörlü bu kadar çeşitli araç bilmiyordum hakikaten zaman tüneline giriyormuş hissi verdi bu ülke, 1960 larda ki siyah beyaz, Avrupa film arabalarından.

Kadınlar, rahat giyimli aslında giyim zevkleri oldukça ilginç, bazen bizim köyden inmiş şehre tipli, sonradan görme kadınlarımıza benzettim ayrıca belirtmeliyim kesinlikle çok güzeller.

Şehirde bir çok din bir arada hatta aynı ailede ortodoks, müslüman veya katolik yaşıyor hiç problem yok gibi gözüküyor.

Asfalt bitince yollar çamurlu, 20 yıl önceki Türkiye de gibiydim. Gecea nın yorumu bu yazıyı belki de taçlandırır.
Zamanda yolculuk gibiydi bu yol alışım ve geri döndüğümde;
İstanbul benim eşsiz şehrim, Paris gibi geldi gözüme ilk defa.

Ülkede gördüklerimin nedenlerini tamamlayan kısa tarihini alıntı yapıyorum.

Bağımsız Arnavutluk 1912'de ilan edildi ve 1920'de de Cumhuriyet kuruldu. 1925-1939 yılları arasında, İtalya işgal edene kadar ülkeyi Kral 1. Zog yönetti. Komünist partizanlar 1944'de iktidarı ele geçirip Arnavutluk'u SSCB ile İttifaka soktular, daha sonra da 1960'da de-Stalinizasyon süreci içinde SSCB'den koptular. Bunu, milyonlarca dolarlık yardımı beraberinde getiren güçlü bir Çin ittifakı izledi. Arnavutluk'un Çin'li lider Mao Zedungun ölümünden sonra, kendi politikalarına ihanet etmesi üzerine Çin, 1978'de yaptığı yardımları kesti. 1970'lerde, rejim muhalifleri büyük ölçüde ortadan kaldırıldılar. 40 yıl boyunca ülkeyi yöneten Enver Hoca 11 Nisan 1985'te öldü. Yeni rejim ülkeye, 1990'da dış ülkelere seyahat özgürlüğünü ve bunun gibi uygulamaları da içeren liberalizasyon akımını getirdi. Dış dünyayla bağlantıların geliştirilmesi için çaba gösterildi. Mart 1991 seçimleri, komünistleri iktidarda bıraktı ama genel bir grev ve kırsal muhalefet, anti-komünistlerden oluşan bir koalisyon hükümetine yol açtı. Arnavutluk'taki eski komünistler, ülke ekonomik bir çöküntü ve toplumsal huzursuzluk ortasındayken 1992 Mart'ında gönderildiler. Sali Berisha, II. Dünya Savaşından beri ilk anti-komünist başkan olarak seçildi

Hiç yorum yok: