Perşembe, Mayıs 03, 2007

Gerçek Hikaye

Mexico City'de 200 metre finali koşulmuş. Amerikalı (siyah) atletler, Tommie Smith ile John Carlos birinci ve üçüncü gelirken, ikinciliği Avustralyalı (beyaz) Peter Norman kazanmış.
Madalya töreni için bekledikleri sırada, Carlos, Peter Norman'ın yanına gelerek sormuş:

- İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum.
- Peki ya Tanrı'ya?
- Bütün kalbimle...
Bunun üzerine, iki siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış:
- Ben eyleminizi destekleyeceğim, bana ne yapmam gerektiğini söyleyin!

İlk defa, o günler için müthiş bir provokasyon hatta devrim sayılacak bir eylem planlıyor iki genç adam: Amerika'daki ırk ayrımcılığını ve siyahlara reva görülen fakirliği ve ikinci sınıf vatandaşlığı protesto edecekler... Ama nasıl?

Fikir Norman'dan geliyor: bir çift siyah deri eldiven buluyorlar, sağ tekini Tommie, sol tekini John eline geçiriyor; fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çıkıyorlar, başları kederle öne eğik, sıkılı yumruklarını havaya kaldırıyorlar. Önlerinde duran beyaz atlet Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne 'İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi'nin kokartını iğneliyor. Amerikan milli marşı çalarken plan icra ediliyor ve eylem koyuluyor.
Ve tabii (hatırlıyorum) dünya birbirine giriyor. Amerika ayağa kalkıyor. Olimpiyatlar bile gölgede kalıyor, dünya gazeteleri yumrukları havada siyah atletlerin fotoğrafını birinci sayfadan veriyor...
Amerikan Olimpiyat Komitesi iki siyahın spor kariyerini o saniye bitiriyor.

Eylem amacına ulaşmış, Amerika'daki zenci azınlığın durumu dünya gündemine girmiştir. Smith ve Carlos spor hayatlarını (ve buna bağlı olarak geleceklerini) feda etmişler ama dünya tarihine geçmişlerdir. Dünyadaki yüz milyonlarca ezilmiş siyahın ilahı haline gelmişlerdir.

Peki ya Avustralyalı beyaz Peter Norman? Norman'ın da hayatı kararmış.

Tommie Smith diyor ki:
"Peter, bir beyazdı. O günlerde siyahların haklarını savunma cesareti gösteren, onurlu ve belkemiği sahibi beyaz çok azdı. Peter, Avustralya'ya döndüğünde kimse yüzüne bakmadığı gibi, herkes tarafından yargılandı. Onun da atletizm kariyeri bitti, spor çevrelerinden dışlandı. Tehditler, işsizlik ve tecrit nedeniyle öyle sıkıntılı günler yaşadık ki, üçümüzün de ilk evliliği sona erdi."

Avustralya Devleti Norman'ı ölene kadar affetmemiş ama...
Norman intikamını mezara götürmüş: 1968 Olimpiyatları finalinde ikinci olurken kırdığı 200 metre Avusturalya rekoru hâlâ, 38 yıl sonra kırılamamış.

Ölene kadar süren 'eylem kardeşliği'

İki amerikalı ve bir Avustralyalı 'lanetli' atletin o gün başlayan 'eylem kardeşliği' ve dostlukları ömür boyu sürmüş. Aradan geçen 38 yıl boyunca, yazışmışlar, buluşmuşlar, görüşmüşler.
Ta, geçen hafta, Peter Norman evinin bahçesinde kalp krizi geçirip 64 yaşında ölene kadar.
Ve şimdi, aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın:


Melbourne'de yapılan cenaze töreni. 'Onurlu beyaz atlet' Peter Norman'ın tabutu, Tommie Smith (solda) ve John Carlos'un omuzlarında!

Üç 'eylem kardeşi' son kez omuz omuza...
Nasıl, muhteşem bir hikaye değil mi?

4 yorum:

Adsız dedi ki...

muhteşem.

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir dostluk zevkle okudum bu yazıyı ama Norman'ın affedilmeyişide çok üzücü... Asıl af dilenmesi gereken birileri varsa o da siyah kardeşlerimiz ve Norman'dır. Benim blogumada beklerim www.onurarslan.ifastnet.com

Goddess Artemis dedi ki...

@ :)Can:

Bugün duygusal bir günümdeyim. Hüngür hüngür ağlattı bu "gerçek hayattan alınma" hikaye... Çok güzel... Zaten olması gereken de bu: kendin olmak, ne istediğini ve ne yaptığını bilmek, bunlara göre yaşamak ve öldüğünde ardında bir hoş seda bırakmak... Ne diyordu rahmetli Barış Manço şarkısında: "... Altı üstü 5 metrelik bez için..." yaşıyoruz eninde sonunda. Önemli olan, nasıl anılacağımız...

:)Can dedi ki...

Yorumlarınıza gecikerek yazabildim bilmenizi istiyorum bu yorum kısmı yazı yamaktan daha çok heyecanlandırıyor...

rehav@: ne yapmak istediğini bilenlerin muhteşem hikayeleri ollduğunun kanıtı . bencede muhteşem liğin tam tanımı olmuş yaşamları. Norman ı ve bu 3 lüyü unutmayacak bu hayat.

onur aslan: Yazıyı gerçekten okuyup birde konuyla ilgili yorum bırakmanızla sizi tanıma fırsatı buldum ve bloğuna uğradım ilginize teşekkür ederim.

goddess artemis: benimde aklıma bir kaç mısra geldi sizi okuyunca .

İnanmak varolmaktır bilirsin
İnandığımız şeyler için yaşayalım.

Sevgiler.. :)Can